5 kıta ve 87 ülkeden şeker sektörünün temsilcileri 25-28 Kasım tarihleri
arasında Londra’da gerçekleştirilen iki büyük organizasyonda bir araya
geldi, şekerin geleceğini konuştu. Şeker pancarı, şeker kamışı üretici
örgütlerinin yanı sıra şeker sanayicilerinin de yer aldığı organizasyona
finans kesimi ile büyük enerji şirketleri önceki yıllara göre daha
fazla ilgi gösterdi.
3 gün boyunca şeker sektörünün görüşüldüğü Londra’da ilk gün
Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) ile Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri
Birliği’nin (WABCG) istişare toplantısı yapıldı. Sektördeki mevcut durum
ile fırsat ve tehditlerin görüşüldüğü istişare toplantısının ardından,
WABCG’nin Genel Kurulu gerçekleştirildi. WABCG’nin önümüzdeki 3 yıl için
yeni yönetiminin belirlendiği Genel Kurul’da Pankobirlik Genel Başkanı
Recep Konuk, Hollanda, Fransa, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkenin
üretici birlikleri tarafından aday gösterildiği seçimde ittifakla
yeniden Yönetim Kuruluna seçildi.
Organizasyonun ikinci ve üçüncü gününde ise şeker sektörünün tarımsal
üretimden sanayisine kadar tüm aktörlerinin bir araya geldiği ve 66
ülkeden yaklaşık 450 temsilcinin katıldığı Uluslararası Şeker Örgütü
(ISO) semineri gerçekleştirildi. Her yıl Kasım ayında gerçekleştirilen
bu seneki seminere sektör temsilcilerinin yanı sıra büyük enerji
şirketleri ile finans sektörü yoğun ilgi gösterdi.
Bu sene gerçekleştirilen ISO Seminerinde ağırlıklı olarak görüşülen
konulardan biri AB’nin şeker sektörü ile ilgili yaklaşımları oldu.
AB’nin 2000’li yılların başında ilk aşamasını uygulamaya koyduğu ve
ülkemizde Avrupa pancar şekerinden çekiliyor diye yorumlanan şeker
reformunun sonuçları da değerlendirildi. Seminerin ilk gününe damga
vuran iki ayrı sunumda AB’nin pancar şekeri üretiminden çekilmediği ve
çekilmeyeceği aksine 2000’li yıllardan önceki ihracatçı konumunu yeniden
kazanmak için sektörü yapılandırdığı rakamlarla ortaya kondu. Şeker
reformu ile birlikte sektörün rekabet gücünü arttırmak için AB’nin
işletme ölçeklerini büyüttüğü ve rekabet gücünü olumsuz yönde
etkileyecek küçük işletmeleri büyük işletmeler bünyesinde kümelendirdiği
vurgulandı. AB pancar şekeri sanayisinin rekabet gücünü yükseltmek için
Birlik üyesi ülkelerin hem tarımsal üretime hem de işletme
verimliliğine kararlılıkla yatırım yaptığını anlatan sektör yetkilileri
bu çerçevede AB’nin 2011 yılı rakamları itibarıyla 2002’ye göre kamış
şekeri ile rekabet edebilir hale geldiğini belirttiler. AB’nin şeker
reformunu uygulamaya başladığında pancar şekerinin kamış şekerine göre
üretim maliyetinin %125 fazla olduğunu belirten AB yetkilileri, 2011
yılında maliyet farkının sadece %35’e düştüğünü, 2012’de ise bu farkın
daha da kapandığını tahmin ettiklerini belirttiler. Önümüzdeki 7 yılda
hektara pancar şekeri veriminin AB ülkelerinde %80-90 daha artacağını
belirten yetkililer, AB şeker sektörünün kamış şekerinden daha az
maliyetle üretim yapmaya hazırlandığını vurguladılar. 2017’den sonraki
kota uygulamasının kaldırılmasının şeker reformunun sondan bir önceki
aşaması olduğunu hatırlatan AB yetkilileri, AB pancar şekeri sektörüne
yönelik gümrük korumaları ve doğrudan tarım desteklerinin süreceğini de
belirttiler. Dünyadaki arz ve talep durumu ile sektörün geleceğinin de
değerlendirildiği sunumlarda büyüyen pazarların durumu ve tüketim
eğilimleri de konuşuldu.
ISO Zirvesi ile ilgili bir değerlendirme yapan ve Londra’da sadece şeker
sektörünün değil, gıda sanayicilerinin, enerji devlerinin, finans
dünyasının da bu organizasyon vesilesiyle bir araya geldiğini belirten
Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker’in 5 ana sektörde
faal olduğunu ve enerjiden, tohuma, kimya sanayinden gıdaya dünya
devleriyle istişare etme fırsatı bulduklarını vurguladı. “Faal olduğumuz
sektörlerde dünya ile durumumuzu kıyasladık, onlarda olup biz de
olmayanlar konusunda neler yapabileceğimizi konuştuk” diyen Başkan
Konuk, “Örneğin dondurulmuş parmak patates konusunda tüketici baskısıyla
gelişen ve Avrupa’da sadece 1-2 ülkede sanayi uygulaması aşamasına
geçen üretim trendine hâkim olduk. Bizim ham yağ yatırımımızla da
entegre olacak bu yeni mamul ürün tekniğini uygulamak için ilk adımları
attık” dedi.
3 gün boyunca dünyanın 4 bir tarafının Londra’da bir araya geldiği
toplantılarda konuşmaların ve konuşmacıların seçtiği konuların şekerin
sadece şeker olmadığının altını bir kez daha çizdiğini belirten
Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk özetle şunları söyledi; “3 günde
20’ye yakın sunum yapıldı, onlarca kişi soruları ve yorumlarıyla bu
organizasyona katkı verdi. Bu 20 sunumda doğrudan şekerin konuşulduğu
oturum sayısı bir elin parmaklarını, soru ve yorumlarıyla katkı
yapanlardan doğrudan şekeri, şeker pancarını ve kamışını konuşanların
sayısı iki elin parmaklarını geçmedi. Ne konuşuldu, ağırlıklı olarak
enerji ve şeker ilişkisi konuşuldu, tüketim eğilimleri ve gelişen,
değişen hassasiyetler konuşuldu. Mesela ABD pazarında pancar ve kamış
şekerine alternatif olarak kullanılan tatlandırıcıların tüketici baskısı
nedeniyle hızla gıda ve içecek sanayinde kullanımının azaldığı
belirtildi. Mesela artık ürün içeriklerinde tek bir sınıflama ile şeker
yazılmasına müsaade edilmediği konuşuldu. Yani alternatif
tatlandırıcıların pancar şekerini çağrıştıracak şekilde genel bir
ifadeyle mamul ürün ambalajına yazdıkları “şeker” ibaresi artık yeterli
görülmüyor gelişmiş ülkelerde. Ne şekeri olduğunun da belirtilmesi
isteniyor. Mesela pancar şekerinin alternatifi olarak gıda sanayine
giren şeker benzerlerinin modası gelişmiş ekonomilerde artık geçti.
Tüketicinin sağlık bedeli ödediği ve sadece sanayicisine kazandıran ucuz
alternatif tatlandırıcı dönemi şimdi gelişmiş ekonomilerde kapanıyor.
Gıdada artık başka eğilimler güçleniyor. Dünya hem ağız tadını korumak
istiyor, hem de o tadın yani şekerin kaynağının sağlık için tehdit
oluşturmasını istemiyor. Tüketici, hem ağız tadı hem de sağlıklı gıda
için doğal şekeri yani pancar ve kamış şekerini teminat olarak görüyor.
Gelişmiş ekonomiler şeker pancarı ve kamışını sadece güvenilir gıda için
teminat olarak görmekle kalmıyor, şeker pancarı ve kamışına dünyanın
geleceği için de büyük yatırım yapıyorlar. Çevre sorunlarının çözümünden
enerji arzına kadar şeker sektörünü bir çıkış yolu olarak görüyorlar.
Mesela, biyo yakıtların artan pazar payı ve kullanımı artık kimse için,
ülkemiz için de yeni bir şey değil. Şimdi gelişmiş ekonomiler, hatta
büyük petrol üretici ülkeler bile şekeri fosil kaynaklar yerine ikame
edecek çözümlere yoğunlaşmış durumda. Sadece ulaştırma yakıtı olarak
görmüyor gelişmiş ekonomiler şekeri. Elektrik olarak da görüyor, plastik
olarak da görüyor. Mesela, dünya enerji devleri Total ve BP’nin şekere
ilgisi artarak sürüyor. Biri aldığı şeker fabrikalarıyla biyorafineriye
doğru önemli mesafe almış, diğeri biyoplastik üretimi konusunda şekere
yönelmiş. Kimisi biyogazda, kimisi elektrik üretiminde şekeri bir çıkış
kapısı olarak görüyor. Mesela dünyanın dev markaları Coca-Cola, Pepsi,
Heinz, Danone gibi markalar gıda ambalajlarında hammaddesi şeker olan
biyoplastik ambalajları refah seviyesi yüksek ülkelerin pazarlarında
kullanmaya başladı. Sadece gıda sanayi değil Toyota, Nokia, P&G gibi
firmalar otomotiv sanayinde, elektronik sanayinde, şampuan şişelerinde
biyoplastik kullanmaya başladı. Şekerden üretilen biyoplastik. Bunu
niçin yapıyor dünya birincisi pancarın ve kamışın rekabetçi bir ürün
olduğunu, bu ürünlerin rekabetçi yapısının güçlendirilebileceğini, hatta
petrolle bile rekabet edebileceğine inanıyorlar. Bu rekabeti sadece
fiyat maliyeti ile de değerlendirmiyorlar, dünya maliyetini de hesap
ediyorlar. Yani çevre maliyeti, sağlık maliyeti. Bu toplantıda bir kez
daha net bir şekilde ortaya çıktı ki, şeker sadece şeker değildir. Bu
dünyanın gelişmiş ülkeleri için böyle, Türkiye için de böyle olmak
zorunda. Gemi limana yanaşmış, yol almaya hazırlanıyor. Türkiye olarak
biz de ya o gemiye bineceğiz ya da o geminin dışında kalıp, açık pazar
haline geleceğiz. Dün ham petrol varilleri için ödediğimiz dövizi kendi
topraklarımızda üretebileceğimiz bitkisel ürün için ödeyeceğiz. Şimdi
eşitiz. Yarışa aynı yerden başlama fırsatımız var. Yarış başladıktan
sonra koşmaya başlamamak kaydıyla, biz şeker sektöründe ön sırada
koşarız ve o ipi göğüsleriz. Pancara atıp tutanları Londra’daki toplantı
ve o toplantıda paylaşılan rakamlar, trendler bir kez daha tekzip etti.
Mesela AB 2017’den sonra şeker kotalarını kaldıracak. İthalatçı olmak
için yapmıyor bunu, 10-15 yıl önceki ihracatçı pozisyonuna tekrar gelmek
için yapıyor. Neyle yapacak pancar ile yapacak. Nasıl? Verimi
arttırarak ve kümelenerek. Bugün hektara şeker verimleri 11-12 ton.
Konya Şeker’in rakamları onlardan daha iyi. Bu verimi onlar 2020’de 20
tona çıkarmanın planını yapmışlar. Biz onlardan da iyi olabiliriz. Onlar
işletme ölçeğini sert rekabete hazırlıyor, bizim de önümüzde
özelleştirme gibi altın bir fırsat var. AB’nin paylaştığı rakamlar
ortada. Resmin bütününe bakmak lazım. 2000’li yılların başında AB şeker
reformunu gündeme getirdiğinde AB’nin pancar şekerinden çekilmeye
hazırlandığı yorumları yapılmıştı. Bugünkü rakamlar o yorumları tekzip
etti. Bugün de 2017 konuşuluyor. Yine bir kare üzerinden konuşuluyor.
Resmin büyüğünü görmemiz lazım. AB üst sınırı belli olan iç pazarı
hedeflemediği, dış pazarlarda da etkin olacağı bir döneme adım atacağı
için kotaları kaldırıyor. Yani on sene önce pancar şekeri sektöründen
vazgeçiyor denilen AB, 15 sene önceki dünyanın büyük ihracatçısı
konumuna yeniden ulaşmak için kotaları kaldırıyor. Tarımsal üretimde ve
işletme ölçeğinde verim problemini çözüp 17 yılda yaklaşık 100 milyon
ton büyüyecek dünya şeker pazarından daha çok pay almak için kotaları
kaldırıyor. Kendisini iç pazarla sınırlamadığı için kotaları kaldırıyor.
Kamış şekeri ile rekabette AB bir problem görmüyor, hatta diğer
alternatif tatlandırıcılarla rekabette de 2020’de ulaşacağı verimlilik
rakamları çerçevesinde bir problem görmüyor. Bu rekabet gücünü
tescilleyen rakamlarda mevcut. Örneğin, kamış şekeri ile rekabette
ABD’nin güneyi, Brezilya’nın kuzeyinin önüne geçmiş. Bunlar önemli
veriler. Ancak daha da önemlisi var. 2030 yılında, yani 17 sene sonra
dünyadaki şeker talebinin 80 milyon ton ile 100 milyon ton arasında
artacağı tahmin ediliyor. Yani dünya pazarı % 50’nin üzerinde büyüyecek.
Şeker hem gıda sektörünün hem de enerji sektörünün büyüyen talebine
cevap vermeye çalışacak. O cevabı üretenlerden biri olmak bizim
elimizde. Bir şartla, iki milyon tonluk içi pazara takılıp kalmamak
kaydıyla. O pazarı büyütmeye ve o pazarın dışındaki fırsatlara
ıskalamamaya çalışanlara çelme takmaya çalışmamak kaydıyla. Türkiye’nin
enerjinin de merkezine oturacak şeker sektörüne iç pazar penceresinden
bakamaz, bakmamalı. Fotoğrafın bütününe bakmalıyız, bakabilmeliyiz.
Ortada 17 senede 100 milyon ton büyüyecek bir pazar var. Bu trend
ortadayken Türkiye’nin tereddüt etmeyeceği tek konu pancar üretiminin ve
şeker fabrikalarının üretime devamıdır. Bizim tarihi yükümlüğümüz 100
milyon ton büyüyecek pazardan pancar üreticisine, ülkemiz çiftçisine ve
ülkemiz ekonominse alabildiğimiz kadar büyük pay almaktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder