14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınlayan
Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Türk çiftçisinin omuzlarındaki
yükün hafifletildiğinde, toprakla arasına örülen duvarların
kaldırıldığında neleri başarabileceğini kendi inşa ettiği sanayi
tesisleriyle ispatladığını söyledi.
İnsanlık tarihinin en eski uğraşlarından biri tarım, insanlık tarihinde
insanların ilk mesleklerinden birisinin de çiftçilik olduğunu söyleyen
Konuk, açıklamasında şu mesajları verdi;
“Bugün dünya çiftçiler gününü kutluyoruz. Bugün vesilesiyle tarım
sektörü ve çiftçi hatırlanacak. Tespitler, temenniler ve beklentiler
dile getirilecek. Gösterişli veya gösterişsiz birkaç tören, bir kaç
toplantı da düzenlenecek. Çiftçiye özel bugünde, tek geçim kaynağı
çiftçilik olanlar istisnaları dışında meydanlarda, salonlarda olmayacak.
Adlarına ithaf edilmiş bugünü sadık dostları kara toprakla haşır neşir
olarak geçirecek, kutlamayı daha çok çalışarak yapacaklar. Binlerce
yıldır olduğu gibi, topraktan kıymet üretmek için işlerinin başında
olacaklar.
Çiftçilik diğer mesleklere göre insanların yaptığı en eski işlerden
biridir ya da başka bir ifadeyle çiftçilik tarihi kökleri binlerce yıl
öncesine dayanan bir meslektir. Ancak bu durum çiftçiliğin modasının
geçtiği anlamına gelmeyeceği gibi çiftçiliğin ve onların yaptığı işin
önem ve itibarını da zedelemez. Hatta mevcut durumda diğer meslek
guruplarına göre bugün için milli gelirden daha az pay almaları, mesleği
çiftçilik olan ve geçimini tarım sektöründen sağlayan kesimin kişi
başına milli gelirden hissesine düşen payın, ülke ortalamasının üçte
birlerinde kalması da onların üretiminin ve ürettiklerinin önem derecesi
ile ilgili bir gösterge kabul edilemez. Onlar yaptıkları iş ve
topraktan ürettikleri değerle bu ülke için taşıdıkları önemi ispat
etmiş, ürettiklerinin karşılığından yaptıkları fedakârlıkla ülke
ekonomisine ilk can suyunu vererek bu ülkenin başı en dik gezmeye hak
kazanmış, itibarları asla tartışılamayacak kesimidir. Onlar dün
ürettikleriyle, tarımsal üretimden başka üretimi yok denecek kadar az
olan, sermayesi yağmalanmış, genç nüfusunun ekseriyetini cephelerde
şehit olarak toprağa emanet etmiş, dört bir tarafı savaşların yıkımını
yaşamış bir ülkenin yeniden imar ve inşasında en ön safta ve tektiler.
ONLARIN ÜRETTİKLERİYLE FABRİKA OLDU, LİMAN OLDU, BARAJ OLDU
Onlar üretti onların ürettirdiklerinden arttırdıklarımız fabrika oldu.
Onlar üretti onların ürettiklerinden arttırdıklarımız okul oldu, hastane
oldu, yol oldu, liman oldu, baraj oldu. Onların dişinden tırnağından
arttırdıklarıyla okuttukları evlatları doktor oldu, mühendis oldu,
sanatçı oldu, öğretmen oldu, eczacı oldu, kimyager oldu, avukat oldu,
hakim, savcı oldu... Onlar ürettikleri ve ürettiklerinden
arttırdıklarıyla sadece bir ülkenin fiziki inşasına ilk can suyunu
vermekle kalmadı, beşeri inşası da onların ferasetinin eseri oldu.
Çiftçiler olarak biz itibarımızı yaptığımız işle ve ülkemize verdiğimiz
katkı ile inşa ettik. Hisseden daha fazla pay derdinde de asla olmadık.
Kentlere akınla başlayan süreçte ekonomik tercihlerde önem sıralamasında
geriye itilmemizin, sektörden zorunlu göçe dolayısıyla da insan
sermayesinde erimeye sebep olan gelir dağılımındaki çiftçi aleyhine
oluşan dengesizliğin arızi bir durum olduğunu, yaptığımız üretimin hem
bugün hem de yakın ve uzak gelecekte ülkemiz için hayati önemini
koruduğunu biliyoruz. Aza da çoğa da şükretmek bizim fıtratımızın
gereğidir. Düne vefa beklentisi içinde de değiliz. Topraktan ürettiğimiz
kıymetin ülkemiz için kıymetini biliyoruz.
BEKLENTİMİZ; SIRTIMIZDAKİ YÜKLERİN KALDIRILMASIDIR
Bugün için ve bugün vesilesiyle beklentimiz o dur ki, hedefine iki
basamak birden yükselerek dünyanın en büyük beş tarım ekonomisinden biri
olmayı koymuş bir ülkenin o hedefi gerçekleştirecek asli unsurları
olarak, önümüzdeki tarım dışı engellerin ve sırtımızda taşıdığımız
yüklerin kalkması, kaldırılmasıdır. Bunun ilk adımı ekonomide ve sosyal
hayatta itildiğimiz pozisyonun düzeltilmesiyle atılabilir. Unutulmamalı
ki, millet hayatında herkesin ve herkesimin yeri doldurulamaz bir rolü,
işlevi ve görevi vardır. Çiftçilerde her meslek gurubu gibi millet
hayatı için vazgeçilmez, vazgeçilemez bir işlevi yerine getiriyor. O
nedenle bir doktorun, bir eczacının, bir mühendisin, bir öğretmenin, bir
işadamının, bir işçinin, bir memurun, bir polisin, bir askerin, bir
hakimin, bir avukatın, bir esnafın, bir sanatçının, bir sporcunun
yaptığı iş ne kadar önemliyse tarlayı tapanı terk etmeyen her bir
çiftçinin yaptığı iş de o kadar önemlidir. Diğer meslek mensupları gibi
her bir çiftçinin de mesleki itibarı en üst düzeydedir ve yaptığı işe
ve ürettiği ürüne saygı beklemek O’nun hakkıdır, bizim hakkımızdır.
Tarımsal altyapı ile ilgili meselelerimiz, destekleme politikalarımız,
fiyatlama problemlerimiz hepsi teferruattır ve bu teferruatların tamamı
tarım sektörünün, dolayısıyla çiftçinin ekonominin asli unsurları
arasında hak ettiği yerde olmasıyla çözümü çok basit olan hususlardır.
Kaldı ki, dünyanın seyri öznesinde çiftçi olan ve onun üretimini
önemsemeyi, onun ürettiklerine kıymet vermeyi gerektiren bir seyirdir.
Geleceğin dünyasında iki sektöre stratejik önem atfediliyor. Biri
enerji, diğeri gıda. Bu iki sektörde geleceğini garanti altına alan
ülkelerin geleceğin dünyasında yıldızı yükselen ekonomiler olacağını,
önlemini alamayanların ise bağımlılıklarının artacağını siyasetçiler,
bilim adamları, ekonomistler, aydınlar herkes ve her kurum söylüyor.
Çiftçi gıda üretim zincirinin ilk halkasındadır ve herkesin malumudur
ki, tarımsal üretim olmadan gıda üretimi ve gıda güvenliği konuşulamaz.
Arazi varlığı, iklim yapısı, sahip olduğu endemik tür zenginliği ile
dünyanın tarımsal üretim için en şanslı ve Yüce Allah’ın bahşettiği en
bereketli coğrafyalardan birine sahip ülkemizi geleceğin dünyasında
kuvvetli, kudretli, zengin ve itibarlı konuma taşıyacak bir diğer
avantajı ise bu potansiyeli harekete geçirecek kabiliyet ve nitelikte
insan kaynağına sahip olmasıdır. Bugün kendisine atfedilmiş özel günü
üreterek kutlayan Türk çiftçisi bu potansiyeli harekete geçirerek,
ülkemizin geleceğini inşa edecek, ülkemizin zenginliğine zenginlik
katacak, evlatlarımızın tabağındaki yemeğin miktarını ve kalitesini
arttıracak, elindeki lokmaya sahip çıkacak, gıda güvenliğimizin teminatı
olacak idrake sahiptir ve bunu gerçekleştirebilecek kudrettedir.
Bu idrak ve nitelikteki Türk çiftçisinin parlak bir gelecek konusunda
hem umudu hem de bu iddiasına destek olacak çabalar konusunda beklentisi
vardır. Dün tarım sektörümüze verilen hedef kendi kendine yeten ülke
idi. Bugünün Türkiye’sinin hedefi dünyanın en gelişmiş ilk beş tarım
ekonomisinden biri olmak, tarımsal hâsılayı 9 yıl içinde iki buçuk
katına çıkarmak ve kendimize yetenden fazlasını üreterek tarım ürünleri
ihracatında 40 milyar dolar sınırını aşmaktır. Bunlar, bu hedefler
bugünün geleceğe borcu ve taahhüdüdür ve Türk çiftçisi üretimin önündeki
tarım dışı engeller kaldırılırsa bu hedefleri hem çok daha kısa sürede
hem de fazlasıyla aşabilecek kabiliyettedir.
Türk çiftçisinin kabiliyet ve başarısının beylik laflardan ibaret
olmadığının, verilecek küçücük destekle büyük başarıların elde
edilebileceğinin ispatı Pancar Kooperatiflerinin son dönemde tarım ve
tarımsal sanayide gerçekleştirdikleridir. Özelde pancar, genelde Türk
çiftçisi omzundaki yük hafifletildiğinde, toprakla arasına örülen
duvarlar kalktığında neleri başarabileceğini kendi inşa ettiği sanayi
tesisleriyle ispatladı. Kendi üretimini teminat altına alabileceğini, en
önemlisi de küresel ekonomik sistemde rekabetçi yapısı ile dünyayla
yarışabileceğini gösterdi. Ve bu organizasyon 365 gününü çiftçiler günü
ilan ederek, çiftçinin omzundaki tarım dışı yükleri kaldırmak, üretimde
sürekliliği ve sürdürülebilirliği sağlamak, tarım sanayi entegrasyonunu
tesis ederek dünya ile rekabette Türk çiftçisini avantajlı hale getirmek
için çalışıyor. Tarımsal Ar-Ge ile tarımın geleceğine yatırım yaparken,
yeni tarım teknik ve teknolojilerini ülkemize kazandırıyor. Bu
tesisleri ve örnekleri çoğaltmak elimizdedir. Artan her tesis daha çok
ürün, daha çok üretim, daha çok kazanç demektir. Artan her tesis, alın
teri kurumadan emeğin karşılığını aldığı, üretimin mübarek sayıldığı,
ekerken ve biçerken emeğin boşa gideceği endişesinin asla taşınmadığı ve
merkezinde Türk çiftçisinin yer aldığı bir iddiayı realize etmektir.
BU TOPRAKLAR KENDİSİNİ SEVGİYLE İŞLEYENE CÖMERTTİR
İçindeyiz ve biliyoruz bu toprakların Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş
ekonomik güçlerinden biri yapacak potansiyeli var. Ve bu topraklar
kendisini sevgiyle işleyenlere bereketini sunmakta cömert. Ve bu
toprakların bereket ve cömertliğini zenginliğe dönüştürme kabiliyeti ile
tecrübesi de Türk çiftçisinde var. O zenginliği harekete geçirmek için
beklenen tek şey dün olduğu gibi bugün de toprağın yoramadığı çiftçimizi
yoran tarım dışı yüklerin Türk çiftçisinin omzundan kalkmasıdır. Bugün
vesilesiyle bunu beklemek, adım atıldığını veya atılacağını duymak
fedakâr, çalışkan ve kanaatkâr Türk çiftçisinin hakkıdır.
Topraktan kıymet üretenlerin kıymetinin bilindiği, ekerken de biçerken
de, çapada da, hasatta da, tarlada da köyünde de çiftçinin yüzünün
güleceği bol ve bereketli günler dileğiyle, tüm üreticilerimizin 14
Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder